14 Ocak 2018 Pazar

Acı Biberli Aşk


































































































halil karapaşaoğlu 1985’te İpsillat’ta doğdu. 2008 yılında, Doğu Akdeniz Üniversitesi, İngiliz Dili Edebiyatı ve İnsani Bilimler Fakültesi’nden mezun oldu. 2008 yılının temmuz-unda İngiltere’ye gitti. Kısa bir dönem Oxford’da kaldıktan sonra işsizlikten dolayı Londra’ya geçti. 2010’un sonlarına doğru Kıbrıs’a geri döndü. Garson, bulaşıkçı, kasap yamağı, tezgâhtar, inşaat işçisi ve aşçı olarak çalıştı.

Üniversite yıllarında, arkadaşlarıyla Çirkef, askerde Lokmacı dergilerini çıkarttı. 2013’te yayınlanmaya başlayan KerPiç Edebiyat dergisinin editörlerinden biridir. Şiirleri, öyküleri, denemeleri Kıbrıs’ta çeşitli gazete ve dergilerde yayınlan-mıştır. 2011’de askerdeyken yazdığı bir yazıdan dolayı, 10 gün Hamitmandrez Askeri Cezaevi’nde hapis yattı. “acı biberli aşk” ilk şiir kitabıdır.










































acı biberli aşk





halil karapaşaoğlu





KerPiç Yayınları








acı biberli aşk
halil karapaşaoğlu

Birinci Baskı: Aralık 2013
100 adet
İkinci baskı: Aralık 2015
500 adet

KerPiç Yayınları: 2

Nurullah Ataç Sok. Beyli Apartmanı
No:9 Köşklüçiftlik/Lefkoşa
Kıbrıs

Düzelti: Gürgenç Korkmazel

Kapak Tasarım: Hikmet Uluçam
İç Sayfaların Tasarımı: Haluk Selam Tufanlı

Basıldığı Yer:






























































Tuğçe’ye




Mutfuck

Nar
Tarçın
Ölüm Meyvesi
Zeytin
Baharat Şöleni
Börülce
Kurtçuk
Coffea Arabica/Kawhah
Mutfuck
Kuzucuk, Danacık ve Ben
Akşam Yemeği


Acı Biberli Aşk

Tuğçe’ye

Nohut
Dolma
Ceviz
Acı Biberli Aşk
Karides


Suyun Gölgesi

Suyun Gölgesi
Sabah İçtiması
Sayın
Emret Komutanım!
Pencere
Devrim
Tuvalet


Kelebek

Kelebek
Ritimsiz Kalp
İnme
Rüya
Gayrı Yasal Dizeler
Haki At
Uçan Kuş
Eşekçi
Otostop


























Mutfuck



























Nar



Ermou caddesindeki

bir baharat dükkanında



dalında

ağırlaşamaz oldu nar





2011-2013





































Tarçın



cennetin kokusunu taşır tarçın

dilime ekilen karanfil

                        karabiber



dilleriyle ayrılan aynalar

aynı tadı yansıtır



Afrika’dan Antartika’ya

Kaliforniya’dan Karpaz’a



ötekiler

Asyalar kurar

gide gele

mutfakların

kırılgan köşelerine























Ölüm Meyvesi



ağaçların bayramını kutladım

narlar attım derelere

hasat getirsin diye



tavus kuşunun tüyünden

kumrunun ötüşünden

ördüm bahçeleri



marazlıydı

ağlamaktaydı

kaçırılan kızına ana



tavuklar yumurtlamaz

zambaklar açmazdı



altı nar taneciği

damağımda yuvarlanırken



Köşklüçiftlik, 2012















Zeytin



sirkten ormana seken

cambazın, zürafanın

rüyalarından alıntıdır

anlatamadıklarım



derimin altında zeytin

iz bırakmakta sonraya



yollar çizilmeli

çok hayvanlı

                    baharatlı



zeytin çekirdeği

ölüme sürüklenmeli



ağaçların gölgelerinde

develer

dinlensin diye

















Baharat Şöleni



ölçmeden

koklayarak koyacaksın baharatları

kimyon, kereviz

karanfil tohumları



ayrı yola

giderken

ayrıklığını koruyarak

birleştireceksin tavada



baharat şöleni diyeceksin adına

yığmadan

azar azar eklenen tatlara



























Börülce



Afrikalı köleler

İspanyol gemilerinde

kürek çeker

siyah gözlü börülce

-körlüğü gözler de!-

bitmez denizler yine de



rüyalar kaynar tencerede

kabusla

açlıkla

uyanan börülcenin

çığlığıdır düdüklünün sesi



siyah gözlü börülce

düdüklünün sesiyle

karışır hüzünlere





















Kurtçuk



marulun damarında

zamanlar icat eden kurtçuk



bıçağımın ucunda

düşecek uçuruma



acısız göz yaşlarıma tutunacak



bumbara rendelenen soğan

kurtçuğu kurtaracak



Sonbahar, 2013





























Coffea Arabica/Kawhah



Etiyopya’dan kahveye karışan

kehanetle

cezveden fincana

muhabbet başladı mutfakta



deniz aşırı havadisi

kuşların kısmetini

doğmayan çocukları

                 aldatılışları

konuşurdu mahallemin kadınları





annem

tersine dönen fincanla

adını koymadığı çocukları

ismini bilmediği

babamın kadınlarıyla



Etiyopya’dan daha uzakta

                              mutfakta













Mutfuck



seviştiği kadının

vajinasını yalarken

maydanoz

meyan kökü

sarımsakla

aromayla dolar mut-fuck



zeytinyağıyla kavrulur

fazlalık varsa

arılığında



kısık ateşte kaynar

nar gibi olunca ay!



Sonbahar 2013























Kuzucuk, Danacık ve Ben



göğüslerini her örtüşünde

uskumrunun gözünde

kaybolurdu pasifik



anasonun taşmasına rağmen

burun deliklerimden

asılarak halkalara

acıyı hissediyorum hala



kasap buzluğunda

kuzucuk, danacık ve ben

sayıklardık

geciktikçe gelmesi gereken gelecek!



























Akşam Yemeği



kaçırmış olmalıydı kıçına

teknonun tınılarını

havaya atılan tacosları



buzluğun arkasında

Afgan haşişi

Meksika birası

             tekilası



öyle dönüyordu ki başı;

“fuck it!

fuck this bullshit” dedi patrona



mutfağa giremedi bir daha

ne torbacı

ne de aşçı













































Acı Biberli Aşk





























Nohut



bulutları rendeleyerek

yağmuru getirdin mutfağa



bir gün önceden

suya yatırdığın mercimek

kadar mecaziydi saçların



yaralarını yalayan suyun

uykuya yatmayan hüznün

ziyaretçisi gözlerin



kevgirden düşen nohut

gibi bazen

gitmek istesen de



benimle kal

bir sonraki yemeğe



















Dolma



parmağındaki kesik

kolundaki yanık izleri

Çinli kadınların topladığı pirinçleri

sarardın asma yaprağına



Arap seyyahlar gelirdi mutfağımıza

                                              şarkılarla



daha neyi anımsatabilirdi

bu dolma!

































Ceviz



pazarda

yuvarlanarak gelen çocuğun

ayağının altında

kırılacak ceviz gibiydi

seni sevmek



aşk yarımdı

tamamlansaydı eğer damla

düşer dağılırdı



kötüler mahallesinden siklamen

tencere

kepçe

son cümle

gidince



deniz kumu dağlar

dağılarak ağlar kar

















Acı Biberli Aşk



çocukluğunun yalanını

tatlandırır biber

diline sürülen

acılarına rağmen



güneşe yatırılır

teker teker

tele dizilir

kırmızı biber



ruju olur dudaklarının



acılar çeken baharatın

hikayesi dolanır dilime

seni her öpüşümde



Londra, Yaz, 2013



















Karides



grilde kızaran

karides gibi

utangaç ve kıskanç

olmama rağmen



yine oturuyorum gölgene

tam yaslanacakken sesine

bakışların ısıtıyor



kızararak çekiliyorum evime



Lefke, sonbahar, 2013





















































Suyun Gölgesi





























Suyun Gölgesi



boynuma sarılıyor

on dört demir çubuktan

parçalanarak içeri sızan gölge



terliyor su gibi!



dağılıyor

havaya karışıyor kül



içime çektikçe

babam geliyor aklıma



aynı mekanda

farklı dumanları soluyoruz

sigara ve kaynak teli

istemeden!



boynumda

terleyen suyun gölgesiyle

dışarı sızarak sarılıyorum kente



Hamitmandrez Askeri Cezaevi, Kış-Yaz, 2012









Sabah İçtiması



bölük

sabah içtimasında;

üç öküz

iki eşek

kırk beş koyunla

görüş ve emirlerinize

hazırdır komutanım…



Lokmacı, bahar, 2011



































Sayın



sayın cumhurbaşkanı

sayın başbakan

sayın genelkurmay başkanı

sayın bakanlar

sayın milletvekilleri



hepinizin götünün deliği!



Mağusa, yaz, 2006



































Emret Komutanım!



“emret komutanım!” diyerek başlayalım

dizlerimizin üzerine çökmeye 

donumuzu indirelim

“emret komutanım!” diyerek devam edelim



kapatsınlar bizi kamyona

tekmil verdirsinler efgalittoya



sağdan soldan

köpek geçse

geçse kedi

sürünelim, “emret komutanım” diyelim



götlerinde

gül bitsin diye

“emret komutanım!” deyip

yola devam edelim



















Pencere



salyangozun kabuğudur

sırtımdaki otel odası



tıka basa sıkıştırılmış

ranzalar, işçiler, işsizler

ve diğerleri; vatansızlar



çöp kamyonundan çalınmış

masa ve sakat iki iskemle

tavana sökülmeyecekmişçesine asılmış

kitap, ekmek, sevdamın fotoğrafı



tam karşımda!

orada!

uzakta!



köyümün uçurtmalarından büyük pencere

yağmur yağdığında

rüzgar estiğinde

sanki havalanacak

uçacak daha yükseğe



East Acton, Londra, 2008







Devrim



camlar düşer dudaklarıma

dudaklarım masada kırılır

biter uzlaşma



Hamitmandrez, kış, 2011











































Tuvalet



midemi bozan her şey

tuvalete yollar beni



bu memlekette

hep tuvaletteyim sanki



İpsillat, 2011

































































Kelebek



























Kelebek



baş ve işaret parmağıma

sıkışan rüzgara

hapsolur kelebek



kıyıya gelemez dalga

toprağa düşemez damla

korkar!



göğe açılan delikten

kopar

öyle gelir intihar



-gitmek için gidilir



baş ve işaret parmağıma

sıkışan rüzgara

ölümün nefsi karışır  

nefeslenir kelebek



Hamitmandrez, kış, 2012













Ritimsiz Kalp



balonun üstünde kayan

ustura kadar hassas

ve sessizdi gece



sürüleri çağırdı

ağırlaştı

ince bir şiir geçti

kalbim tekledi

beni itekledi



balonun üzerine sızan

ıssız acı

ustura gibi

kalbime…



Köşklüçiftlik , 2012





















İnme



mevlevi girmiş ruhuma

ağzımdaki hiv çiçeğiyle

dönüyorum

                   şarap şişesinde



zenne gibi

kendimi

kendimden atıyorum



İpsillat, Hamitmandrez, Köşklüçiftlik

2007-2013































Rüya



sazlıkları sisle boyamış çekirgeler

ay! bir oraya bir buraya zıplamış

inciler dökülmüş nilüferlerin ağzından



intihar çizilmiş avuçlarıma



uyandığımda

hep düşer kalırmışım rüyalarımda



Gata, Ankara, 2011

































Gayrı Yasal Dizeler



kurumuş kafa tasımda

açılan kapılar

yarasaları çağırıyor



umudu kemiren

gömeç sıçanları

neredeyse kanatlanacak



yasal dünya

           rüya

           akbaba ağzında



cariyenin çığlığı

kulakları kesince



aşk

akvaryumu kırar okyanusta



Mağusa, 2005



  











Haki At



görünmeyen meyili örterekten

ürkekçe uzaklaşırım hakikatten



haki atın arkasından

geçmişe bakılan

görüntüyle yalpalanan

                           anlarım



hiç düşünmeden



kavonaza sığan küçültüler

elden düşer

            kırılır

   birer birer



gitmeler sağırlaştırır!



giderek -de-

yakınlaşılır hakikate



kavonaza sığan haki at

elden düşer

           kırılır

bütün kelimeler



Köşklüçiftlik, 2013

Uçan Kuş



yazı taşımaz mevsimler



rüzgar eser

evren kurulur

sonra yıkılır



anlam yükledikçe

azalır

avuçlarımda kaybolur

kuş uçar

tüyü, teleği kalır































Eşekçi



eşekçileriyle meşhur olan köylerin

yatak odaları kadar

ıslak ve gizliydin

çekilen hayvanların

izlerini takip ederdin



dalından kuşların geçmediği

palluraya saklardın

boşalan erkeklerin

ağdasız sevişmelerini



2013





























Otostop



yolun cebinden sızanları

toplayarak buluyorum

hayatı



saçlarım

sakallarım

sandallarım eskise de



harflerden kuyular açıyor

düşüyorum sonra

yola bırakıyorum

sırtımda ne varsa