halil
karapaşaoğlu 1985’te İpsillat’ta doğdu. 2008 yılında, Doğu Akdeniz
Üniversitesi, İngiliz Dili Edebiyatı ve İnsani Bilimler Fakültesi’nden mezun
oldu. 2008 yılının temmuz-unda İngiltere’ye gitti. Kısa bir dönem Oxford’da
kaldıktan sonra işsizlikten dolayı Londra’ya geçti. 2010’un sonlarına doğru
Kıbrıs’a geri döndü. Garson, bulaşıkçı, kasap yamağı, tezgâhtar, inşaat işçisi
ve aşçı olarak çalıştı.
Üniversite
yıllarında, arkadaşlarıyla Çirkef,
askerde Lokmacı dergilerini çıkarttı.
2013’te yayınlanmaya başlayan KerPiç
Edebiyat dergisinin editörlerinden biridir. Şiirleri, öyküleri, denemeleri
Kıbrıs’ta çeşitli gazete ve dergilerde yayınlan-mıştır. 2011’de askerdeyken
yazdığı bir yazıdan dolayı, 10 gün Hamitmandrez Askeri Cezaevi’nde hapis yattı.
“acı biberli aşk” ilk şiir kitabıdır.
acı biberli aşk
halil
karapaşaoğlu
KerPiç
Yayınları
acı biberli aşk
halil karapaşaoğlu
Birinci Baskı: Aralık 2013
100 adet
İkinci baskı: Aralık 2015
500 adet
KerPiç Yayınları: 2
Nurullah Ataç Sok. Beyli Apartmanı
No:9 Köşklüçiftlik/Lefkoşa
Kıbrıs
Düzelti: Gürgenç Korkmazel
Kapak Tasarım: Hikmet Uluçam
İç Sayfaların Tasarımı: Haluk Selam Tufanlı
Basıldığı Yer:
Tuğçe’ye
Mutfuck
Nar
Tarçın
Ölüm
Meyvesi
Zeytin
Baharat
Şöleni
Börülce
Kurtçuk
Coffea
Arabica/Kawhah
Mutfuck
Kuzucuk,
Danacık ve Ben
Akşam
Yemeği
Acı
Biberli Aşk
Tuğçe’ye
Nohut
Dolma
Ceviz
Acı
Biberli Aşk
Karides
Suyun
Gölgesi
Suyun
Gölgesi
Sabah
İçtiması
Sayın
Emret
Komutanım!
Pencere
Devrim
Tuvalet
Kelebek
Kelebek
Ritimsiz
Kalp
İnme
Rüya
Gayrı
Yasal Dizeler
Haki
At
Uçan
Kuş
Eşekçi
Otostop
Mutfuck
Nar
Ermou
caddesindeki
bir
baharat dükkanında
dalında
ağırlaşamaz
oldu nar
2011-2013
Tarçın
cennetin
kokusunu taşır tarçın
dilime
ekilen karanfil
karabiber
dilleriyle
ayrılan aynalar
aynı
tadı yansıtır
Afrika’dan
Antartika’ya
Kaliforniya’dan
Karpaz’a
ötekiler
Asyalar
kurar
gide
gele
mutfakların
kırılgan
köşelerine
Ölüm
Meyvesi
ağaçların
bayramını kutladım
narlar
attım derelere
hasat
getirsin diye
tavus
kuşunun tüyünden
kumrunun
ötüşünden
ördüm bahçeleri
marazlıydı
ağlamaktaydı
kaçırılan
kızına ana
tavuklar
yumurtlamaz
zambaklar
açmazdı
altı
nar taneciği
damağımda
yuvarlanırken
Köşklüçiftlik, 2012
Zeytin
sirkten
ormana seken
cambazın,
zürafanın
rüyalarından
alıntıdır
anlatamadıklarım
derimin
altında zeytin
iz
bırakmakta sonraya
yollar
çizilmeli
çok
hayvanlı
baharatlı
zeytin
çekirdeği
ölüme
sürüklenmeli
ağaçların
gölgelerinde
develer
dinlensin
diye
Baharat
Şöleni
ölçmeden
koklayarak
koyacaksın baharatları
kimyon,
kereviz
karanfil
tohumları
ayrı
yola
giderken
ayrıklığını
koruyarak
birleştireceksin
tavada
baharat
şöleni diyeceksin adına
yığmadan
azar
azar eklenen tatlara
Börülce
Afrikalı
köleler
İspanyol
gemilerinde
kürek
çeker
siyah
gözlü börülce
-körlüğü
gözler de!-
bitmez
denizler yine de
rüyalar
kaynar tencerede
kabusla
açlıkla
uyanan
börülcenin
çığlığıdır
düdüklünün sesi
siyah
gözlü börülce
düdüklünün
sesiyle
karışır
hüzünlere
Kurtçuk
marulun
damarında
zamanlar
icat eden kurtçuk
bıçağımın
ucunda
düşecek
uçuruma
acısız
göz yaşlarıma tutunacak
bumbara
rendelenen soğan
kurtçuğu
kurtaracak
Sonbahar, 2013
Coffea
Arabica/Kawhah
Etiyopya’dan
kahveye karışan
kehanetle
cezveden
fincana
muhabbet
başladı mutfakta
deniz
aşırı havadisi
kuşların
kısmetini
doğmayan
çocukları
aldatılışları
konuşurdu
mahallemin kadınları
annem
tersine
dönen fincanla
adını
koymadığı çocukları
ismini
bilmediği
babamın
kadınlarıyla
Etiyopya’dan
daha uzakta
mutfakta
Mutfuck
seviştiği
kadının
vajinasını
yalarken
maydanoz
meyan
kökü
sarımsakla
aromayla
dolar mut-fuck
zeytinyağıyla
kavrulur
fazlalık
varsa
arılığında
kısık
ateşte kaynar
nar
gibi olunca ay!
Sonbahar 2013
Kuzucuk,
Danacık ve Ben
göğüslerini
her örtüşünde
uskumrunun
gözünde
kaybolurdu
pasifik
anasonun
taşmasına rağmen
burun
deliklerimden
asılarak
halkalara
acıyı
hissediyorum hala
kasap
buzluğunda
kuzucuk,
danacık ve ben
sayıklardık
geciktikçe
gelmesi gereken gelecek!
Akşam
Yemeği
kaçırmış
olmalıydı kıçına
teknonun
tınılarını
havaya
atılan tacosları
buzluğun
arkasında
Afgan
haşişi
Meksika
birası
tekilası
öyle
dönüyordu ki başı;
“fuck
it!
fuck
this bullshit” dedi patrona
mutfağa
giremedi bir daha
ne
torbacı
ne de
aşçı
Acı
Biberli Aşk
Nohut
bulutları
rendeleyerek
yağmuru
getirdin mutfağa
bir
gün önceden
suya
yatırdığın mercimek
kadar
mecaziydi saçların
yaralarını
yalayan suyun
uykuya
yatmayan hüznün
ziyaretçisi
gözlerin
kevgirden
düşen nohut
gibi
bazen
gitmek
istesen de
benimle
kal
bir
sonraki yemeğe
Dolma
parmağındaki
kesik
kolundaki
yanık izleri
Çinli
kadınların topladığı pirinçleri
sarardın
asma yaprağına
Arap
seyyahlar gelirdi mutfağımıza
şarkılarla
daha
neyi anımsatabilirdi
bu
dolma!
Ceviz
pazarda
yuvarlanarak
gelen çocuğun
ayağının
altında
kırılacak
ceviz gibiydi
seni
sevmek
aşk
yarımdı
tamamlansaydı
eğer damla
düşer
dağılırdı
kötüler
mahallesinden siklamen
tencere
kepçe
son
cümle
gidince
deniz
kumu dağlar
dağılarak
ağlar kar
Acı
Biberli Aşk
çocukluğunun
yalanını
tatlandırır
biber
diline
sürülen
acılarına
rağmen
güneşe
yatırılır
teker
teker
tele
dizilir
kırmızı
biber
ruju
olur dudaklarının
acılar
çeken baharatın
hikayesi
dolanır dilime
seni
her öpüşümde
Londra, Yaz, 2013
Karides
grilde
kızaran
karides
gibi
utangaç
ve kıskanç
olmama
rağmen
yine
oturuyorum gölgene
tam
yaslanacakken sesine
bakışların
ısıtıyor
kızararak
çekiliyorum evime
Lefke, sonbahar, 2013
Suyun
Gölgesi
Suyun
Gölgesi
boynuma
sarılıyor
on
dört demir çubuktan
parçalanarak
içeri sızan gölge
terliyor
su gibi!
dağılıyor
havaya
karışıyor kül
içime
çektikçe
babam
geliyor aklıma
aynı
mekanda
farklı
dumanları soluyoruz
sigara
ve kaynak teli
istemeden!
boynumda
terleyen
suyun gölgesiyle
dışarı
sızarak sarılıyorum kente
Hamitmandrez Askeri Cezaevi, Kış-Yaz, 2012
Sabah
İçtiması
bölük
sabah
içtimasında;
üç
öküz
iki
eşek
kırk
beş koyunla
görüş
ve emirlerinize
hazırdır
komutanım…
Lokmacı, bahar, 2011
Sayın
sayın
cumhurbaşkanı
sayın
başbakan
sayın
genelkurmay başkanı
sayın
bakanlar
sayın
milletvekilleri
hepinizin
götünün deliği!
Mağusa, yaz, 2006
Emret
Komutanım!
“emret
komutanım!” diyerek başlayalım
dizlerimizin
üzerine çökmeye
donumuzu
indirelim
“emret
komutanım!” diyerek devam edelim
kapatsınlar
bizi kamyona
tekmil
verdirsinler efgalittoya
sağdan
soldan
köpek
geçse
geçse
kedi
sürünelim,
“emret komutanım” diyelim
götlerinde
gül
bitsin diye
“emret
komutanım!” deyip
yola
devam edelim
Pencere
salyangozun
kabuğudur
sırtımdaki
otel odası
tıka basa
sıkıştırılmış
ranzalar,
işçiler, işsizler
ve
diğerleri; vatansızlar
çöp
kamyonundan çalınmış
masa
ve sakat iki iskemle
tavana
sökülmeyecekmişçesine asılmış
kitap,
ekmek, sevdamın fotoğrafı
tam
karşımda!
orada!
uzakta!
köyümün
uçurtmalarından büyük pencere
yağmur
yağdığında
rüzgar
estiğinde
sanki
havalanacak
uçacak
daha yükseğe
East Acton, Londra, 2008
Devrim
camlar
düşer dudaklarıma
dudaklarım
masada kırılır
biter
uzlaşma
Hamitmandrez, kış, 2011
Tuvalet
midemi
bozan her şey
tuvalete
yollar beni
bu
memlekette
hep
tuvaletteyim sanki
İpsillat, 2011
Kelebek
Kelebek
baş ve
işaret parmağıma
sıkışan
rüzgara
hapsolur
kelebek
kıyıya
gelemez dalga
toprağa
düşemez damla
korkar!
göğe
açılan delikten
kopar
öyle
gelir intihar
-gitmek
için gidilir
baş ve
işaret parmağıma
sıkışan
rüzgara
ölümün
nefsi karışır
nefeslenir
kelebek
Hamitmandrez, kış, 2012
Ritimsiz
Kalp
balonun
üstünde kayan
ustura
kadar hassas
ve
sessizdi gece
sürüleri
çağırdı
ağırlaştı
ince
bir şiir geçti
kalbim
tekledi
beni
itekledi
balonun
üzerine sızan
ıssız
acı
ustura
gibi
kalbime…
Köşklüçiftlik , 2012
İnme
mevlevi
girmiş ruhuma
ağzımdaki
hiv çiçeğiyle
dönüyorum
şarap şişesinde
zenne
gibi
kendimi
kendimden
atıyorum
İpsillat, Hamitmandrez, Köşklüçiftlik
2007-2013
Rüya
sazlıkları
sisle boyamış çekirgeler
ay!
bir oraya bir buraya zıplamış
inciler
dökülmüş nilüferlerin ağzından
intihar
çizilmiş avuçlarıma
uyandığımda
hep
düşer kalırmışım rüyalarımda
Gata, Ankara, 2011
Gayrı
Yasal Dizeler
kurumuş
kafa tasımda
açılan
kapılar
yarasaları
çağırıyor
umudu
kemiren
gömeç
sıçanları
neredeyse
kanatlanacak
yasal
dünya
rüya
akbaba ağzında
cariyenin
çığlığı
kulakları
kesince
aşk
akvaryumu
kırar okyanusta
Mağusa, 2005
Haki
At
görünmeyen
meyili örterekten
ürkekçe
uzaklaşırım hakikatten
haki
atın arkasından
geçmişe
bakılan
görüntüyle
yalpalanan
anlarım
hiç
düşünmeden
kavonaza
sığan küçültüler
elden
düşer
kırılır
birer birer
gitmeler
sağırlaştırır!
giderek
-de-
yakınlaşılır
hakikate
kavonaza
sığan haki at
elden
düşer
kırılır
bütün
kelimeler
Köşklüçiftlik, 2013
Uçan
Kuş
yazı
taşımaz mevsimler
rüzgar
eser
evren
kurulur
sonra
yıkılır
anlam
yükledikçe
azalır
avuçlarımda
kaybolur
kuş
uçar
tüyü,
teleği kalır
Eşekçi
eşekçileriyle
meşhur olan köylerin
yatak odaları
kadar
ıslak
ve gizliydin
çekilen
hayvanların
izlerini
takip ederdin
dalından
kuşların geçmediği
palluraya
saklardın
boşalan
erkeklerin
ağdasız
sevişmelerini
2013
Otostop
yolun
cebinden sızanları
toplayarak
buluyorum
hayatı
saçlarım
sakallarım
sandallarım
eskise de
harflerden
kuyular açıyor
düşüyorum
sonra
yola
bırakıyorum
sırtımda
ne varsa